a

Son dakika deprem haberi (Çanakkale en son deprem)

Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) Deprem Dairesi Başkanlığının tespitine göre, saat 11.02’de merkez üssü Çan olan 4,3 büyüklüğünde yer sarsıntısı kaydedildi.

Derinliği 7 kilometre olan deprem, il merkezi ve çevre ilçelerde de hissedildi.
Sarsıntıyı hisseden vatandaşlardan bazıları, ev ve iş yerlerinden çıkıp bir süre dışarıda bekledi.

Son depremler panik yarattı

İzmir merkezi ve çevresinde hissedilen deprem herkesi korkuttu. 

DEPREM HABERLERİ

Ege Denizi ve Akdeniz’de yaşanan son depremler korkuttu. AFAD verilerine göre son depremler 4.4 ve 4.0 şiddetinde gerçekleşti. Depremler İzmir ve civarında hissedildi.

Türkiye’de son 24 saatte depremler meydana geldi. Yaşanan son depremler korkuttu. Ege Denizi ve Akdeniz’de gerçekleşen son depremler vatandaşta panik yaratırken herhangi bir can veya mal kaybı yaşanmadı. Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) verilerine göre Türkiye’de 4 Aralık günü saat 23.16’da Ege Denizi’nde Sakız Adası açıklarında deprem meydana geldi. 4.6 büyüklüğündeki deprem denizin 25.86 kilometre altında gerçekleşti. Depreme en yakın yerleşim birimi İzmir’in Karaburun ilçesi olurken, yaşanan deprem İzmir ve civarında da hissedildi.

4 Aralık tarihinde Akdeniz’in Doğu baseninde de 4.0 şiddetinde bir deprem meydana geldi. Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) Deprem Dairesi Başkanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre, saat 05.35’te, Akdeniz Doğu Baseni’nde 4 büyüklüğünde deprem yaşandı. Sarsıntı 19,79 kilometre derinlikte oldu. 

Uzmanlardan korkutan deprem uyarısı

Ege Denizi’nde ardı ardına meydana gelen 5.1 ve 4.9 büyüklüğündeki depremler, bölgede tedirginliğe yol açtı.

Uzmanların dikkati bir anda Ege Denizi’ne doğru yönelirken, Prof. Dr. Aydın Büyüksaraç, “Çanakkale Saroz Körfezi ve Muğla açıklarında büyük bir deprem olabilir” dedi. 

Ege Denizi, arka arkaya meydana gelen depremlerle sarsıldı. Son bir kaç gün içerisinde yaşanan hareketlilikten sonra, Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı Deprem Dairesi (AFAD) verilerinden alınan bilgiye göre, bugün önce sabaha karşı saat 03.45 sıralarında Ege Denizi açıklarında 5.1 büyüklüğünde bir deprem kaydedildi. Bu depremden sonra, büyüklüğü 3.6, 2.8 arasında değişen artçı sarsıntılar meydana gelirken, daha sonra ise merkez üssü İzmir Karaburun açıklarında saat 08.20 sıralarında 4.9 büyüklüğünde yine bir deprem meydana geldi. Orta büyüklükteki iki büyük deprem, İzmir ve çevresinde paniğe yol açtı. Deprem anında bazı vatandaşlar kendini hemen sokağa attı. Sarsıntılar da, ilk belirlemelere göre can ve mal kaybının yaşanmadığı öğrenildi.

“YAŞANAN HAREKETLİLİĞİ TAKİP EDİYORDUM”

Yaşanan depremlerden sonra İHA’ya konuşan Bitlis Eren Üniversitesi’nden Prof. Dr. Aydın Büyüksaraç, yaşanan depremlerin sürelerine dikkat çekti. Yaşanan depremlerin ana deprem görüntüsünü verdiğini ifade eden Büyüksaraç, “Bir kaç gündür yaşanan depremleri takip ediyordum. Sakız Adası açıklarında büyüklüğü ortala 2 civarında çok sayıda deprem oldu. Arkasında büyük bir deprem olacağı endişesine kapıldım. Fakat bu kadar kısa sürede ve bu büyüklükte olması sevindirici. Çünkü, yaklaşık 5 büyüklüğündeki deprem ana deprem görüntüsü veriyor. Bundan sonrası içinse artçı sarsıntılar devam edecektir” şeklinde konuştu.

BÜYÜKSARAÇ’TAN SAROS KÖRFEZİ VE MUĞLA İÇİN KORKUTAN UYARI

Prof. Dr. Aydın Büyüksaraç’tan, korkutan uyarı ise Muğla ve Çanakkale Saros Körfezi için geldi. Büyüksaraç, Muğla ve Çanakkale Saros Körfezi açıklarında büyük bir deprem beklediklerini belirtti. Vatandaşların deprem anında paniğe kapılmaması gerektiğinin altını çizen Aydın Büyüksaraç, “Bir çok ana şokta olduğu gibi depremin büyüklüğüne yakın artçı sarsıntı meydana geldi. Bir çok ana şokta olduğu gibi depremin büyüklüğüne yakın artçı sarsıntı meydana geldi. Bundan sonrası için deprem büyüklükleri ve sayısı azalarak olmaya devam edecektir. Ege kıyılarında özelikle depremler İzmir civarında hissedilecektir. Vatandaşların herhangi bir paniğe kapılmaması gerekiyor. Özelikle merdiven asansör gibi deprem sırasında ulaşım araçlarını kullanmamak gerekiyor. Ege Bölgesi’ni etkileyecek en önemli deprem bu değil. Daha Güney’de, Muğla açıklarında daha büyük bir deprem olabilir. 6.5 büyüklüğünde büyük bir deprem yaşanabilir. Kuzey Ege’de Çanakkale Saros Körfezine yakın bir kesimde, 1912 yılının tekrarı olan 7’den büyük bir deprem beklentimiz devam ediyor” dedi.
Ege Denizi’nde artçı sarsıntılar ise sürüyor. 

Deprem Nedir, Nasıl Oluşur?

Dünyanın iç yapısı konusunda, jeolojik ve jeofizik çalışmalar sonucu elde edilen verilerin desteklediği bir yeryüzü modeli bulunmaktadır. Bu modele göre, yerkürenin dış kısmında yaklaşık 70-100 km.kalınlığında oluşmuş bir taşküre (Litosfer) vardır. Kıtalar ve okyanuslar bu taşkürede yer alır.Litosfer ile çekirdek arasında kalan ve kalınlığı 2.900 km olan kuşağa Manto adı verilir. Manto’nun altındaki çekirdegin Nikel-Demir karışımından oluştuğu kabul edilmektedir.Yerin, yüzeyden derine gidildikçe ısının arttığı bilinmektedir. Enine deprem dalgalarının yerin çekirdeğinde yayılamadığı olgusundan giderek çekirdeğin sıvı bir ortam olması gerektiği sonucuna varılmaktadır.

 
Manto genelde katı olmakla beraber yüzeyden derine inildikçe içinde yerel sıvı ortamları bulundurmaktadır.
 
Taşküre’nin altında Astenosfer denilen yumuşak Üst Manto bulunmaktadır.Burada oluşan kuvvetler, özellikle konveksiyon akımları nedeni ile, taş kabuk parçalanmakta ve birçok “Levha”lara bölünmektedir. Üst Manto’da oluşan konveksiyon akımları, radyoaktivite nedeni ile oluşan yüksek ısıya bağlanmaktadır. Konveksiyon akımları yukarılara yükseldikçe taşyuvarda gerilmelere ve daha sonra da zayıf zonların kırılmasıyla levhaların oluşmasına neden olmaktadır. Halen 10 kadar büyük levha ve çok sayıda küçük levhalar vardır. Bu levhalar üzerinde duran kıtalarla birlikte, Astenosfer üzerinde sal gibi yüzmekte olup, birbirlerine göre insanların hissedemeyeceği bir hızla hareket etmektedirler.
 
Konveksiyon akımlarının yükseldiği yerlerde levhalar birbirlerinden uzaklaşmakta ve buradan çıkan sıcak magmada okyanus ortası sırtlarını oluşturmaktadır. Levhaların birbirlerine değdikleri bölgelerde sürtünmeler ve sıkışmalar olmakta, sürtünen levhalardan biri aşağıya Manto’ya batmakta ve eriyerek yitme zonlarını oluşturmaktadır. Konveksiyon akımlarının neden olduğu bu ardışıklı olay tatkürenin altında devam edip gitmektedir.
 
İşte yerkabuğunu oluşturan levhaların birbirine sürtündükleri, birbirlerini sıkıştırdıkları, birbirlerinin üstüne çıktıkları ya da altına girdikleri bu levhaların sınırları dünyada depremlerin oldukları yerler olarak karşımıza çıkmaktadır. Dünyada olan depremlerin hemen büyük çoğunluğu bu levhaların birbirlerini zorladıkları levha sınırlarında dar kuşaklar üzerinde olusmaktadır.
 
Yukarıda, yerkabuğunu oluşturan “Levha”ların, Astenosferdeki konveksiyon akımları nedeniyle hareket halinde olduklarını ve bu nedenle birbirlerini ittiklerini veya birbirlerinden açıldıklarını ve bu olayların meydana geldiği zonların da deprem bölgelerini oluşturduğunu söylemistik.
 
Birbirlerini iten ya da diğerinin altına giren iki levha arasında, harekete engel olan bir sürtünme kuvveti vardır. Bir levhanın hareket edebilmesi için bu sürtünme kuvvetinin giderilmesi gerekir.
 
İtilmekte olan bir levha ile bir diğer levha arasında sürtünme kuvveti aşıldığı zaman bir hareket oluşur. Bu hareket çok kısa bir zaman biriminde gerçekleşir ve şok niteliğindedir. Sonunda çok uzaklara kadar yayılabilen deprem (sarsıntı) dalgaları ortaya çıkar.Bu dalgalar geçtiği ortamları sarsarak ve depremin oluş yönünden uzaklaştıkça enerjisi azalarak yayılır. Bu sırada yeryüzünde, bazen gözle görülebilen, kilometrelerce uzanabilen ve FAY adı verilen arazi kırıkları oluşabilir. Bu kırıklar bazen yeryüzünde gözlenemez, yüzey tabakaları ile gizlenmiş olabilir. Bazen de eski bir depremden oluşmuş ve yerüzüne kadar çıkmış, ancak zamanla örtülmüş bir fay yeniden oynayabilir.
 
Depremlerinin olusumunun bu sekilde ve “Elastik Geri Sekme Kuramı” adı altında anlatımı 1911 yılında Amerikalı Reid tarafından yapılmıştır ve laboratuvarlarda da denenerek ispatlanmıştır.
 
Bu kurama göre, herhangibir noktada, zamana bağımlı olarak, yavaş yavaş oluşan birim deformasyon birikiminin elastik olarak depoladığı enerji, kritik bir değere eriştiğinde, fay düzlemi boyunca var olan sürtünme kuvvetini yenerek, fay çizgisinin her iki tarafındaki kayaç bloklarının birbirine göreli hareketlerini oluşturmaktadır. Bu olay ani yer değiştirme hareketidir. Bu ani yer değiştirmeler ise bir noktada biriken birim deformasyon enerjisinin açığa çıkması, boşalması, diğer bir deyişle mekanik enerjiye dönüşmesi ile ve sonuç olarak yer katmanlarının kırılma ve yırtılma hareketi ile olmaktadır.
 
Aslında kayaların, önceden bir birim yerdeğiştirme birikimine uğramadan kırılmaları olanaksızdır. Bu birim yer değiştirme hareketlerini, hareketsiz görülen yerkabuğunda, üst mantoda oluşan konveksiyon akımları oluşturmakta, kayalar belirli bir deformasyona kadar dayanıklılık gösterebilmekte ve sonrada kırılmaktadır. İşte bu kırılmalar sonucu depremler oluşmaktadır. Bu olaydan sonra da kayalardan uzak zamandan beri birikmiş olan gerilmelerin ve enerjinin bir kısmı ya da tamamı giderilmiş olmaktadır.
 
Çoğunlukla bu deprem olayı esnasında oluşan faylarda, elastik geri sekmeler (atım), fayın her iki tarafında ve ters yönde oluşmaktadırlar.
 
FAYLAR genellikle hareket yönlerine göre isimlendirilirler. Daha çok yatay hareket sonucu meydana gelen faylara “Doğrultu Atımlı Fay”denir. Fayın oluşturduğu iki ayrı blokun birbirlerine göreli olarak sağa veya sola hareketlerinden de bahsedilebilinir ki bunlar sağ veya sol yönlü doğrultulu atımlı faya bir örnektir.
 
Düsey hareketlerle meydana gelen faylara da “Egim Atımlı Fay”denir. Fayların çoğunda hem yatay, hem de düsey hareket bulunabilir.
 

Deprem Türleri nelerdir?
 

Depremler oluş nedenlerine göre degişik türlerde olabilir. Dünyada olan depremlerin büyük bir bölümü yukarıda anlatılan biçimde oluşmakla birlikte az miktarda da olsa baska doğal nedenlerle de olan deprem türleri bulunmaktadır. Yukarıda anlatılan levhaların hareketi sonucu olan depremler genellikle “TEKTONİK” depremler olarak nitelenir ve bu depremler çoğunlukla levhalar sınırlarında olusurlar.Yeryüzünde olan depremlerin %90’ı bu gruba girer. Türkiye’de olan depremler de büyük çoğunlukla tektonik depremlerdir. İkinci tip depremler “VOLKANİK” depremlerdir. Bunlar volkanların püskürmesi sonucu oluşurlar.Yerin derinliklerinde ergimiş maddenin yeryüzüne çıkışı sırasındaki fiziksel ve kimyasal olaylar sonucunda oluşan gazların yapmış oldukları patlamalarla bu tür depremlerin maydana geldiği bilinmektedir. Bunlar da yanardağlarla ilgili olduklarından yereldirler ve önemli zarara neden olmazlar. Japonya ve İtalya’da olusan depremlerin bir kısmı bu gruba girmektedir. Türkiye’de aktif yanardağ olmadığı için bu tip depremler olmamaktadır.
 
Bir başka tip depremler de “ÇÖKÜNTÜ” depremlerdir. Bunlar yer altındaki boşlukların (mağara), kömür ocaklarında galerilerin, tuz ve jipsli arazilerde erime sonucu oluşan boşlukları tavan blokunun çökmesi ile oluşurlar. Hissedilme alanları yerel olup enerjileri azdır fazla zarar getirmezler. Büyük heyelanlar ve gökten düşen meteorların da küçük sarsıntılara neden olduğu bilinmektedir.
 
Odağı deniz dibinde olan Derin Deniz Depremlerinden sonra, denizlerde kıyılara kadar oluşan ve bazen kıyılarda büyük hasarlara neden olan dalgalar oluşur ki bunlara (Tsunami) denir. Deniz depremlerinin çok görüldüğü Japonya’da Tsunami’den 1896 yılında 30.000 kisi ölmüstür.

haber7

 

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

6 – 7 Aralık AÖF Açıköğretim vize sınav sonuçları

HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.

jojobetCasibom GirişDeneme Bonusu Veren SitelercasibomMeritking Girişholiganbet girişcasibom girişdeneme bonusugrandpashabet girişbahsegel girişcasibombaywin girişMARSBAHİSMARSBAHİS GÜNCEL GİRİŞcasibom